Eleştiri: Nezaketin pusulası
Eleştiri: Nezaketin Pusulası
Eleştiri, milletlerin yol haritasında pusula işlevi görür. Doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayırır. Ama pusulayı yanlış tutarsanız, yön kaybolur. İşte bugün, eleştirinin ne olduğuna, nasıl olması gerektiğine ve milli birlik üzerindeki tesirine birlikte bakalım istedim.
Eleştiri Ne İçindir?
Eleştiri, yıkmak için değil; daha sağlam bir bina kurmak içindir. Bir binanın çatısını onarmak için ustaya söylenen sözle, ustayı aşağılamak için edilen söz aynı değildir. Birincisi yapıcıdır, ikincisi yıkıcıdır.
“Eleştiri, kırıp dökmek değil; parlatıp ortaya çıkarmaktır.”
Devlet Büyükleri Eleştirilebilir mi?
Evet, devlet büyükleri de insan oldukları için hata yapabilir ve elbette eleştirilebilirler. Ama üslup, işin kalbidir. Kurgu üzerinden bir örnek düşünelim:
Kurgu Örnek 1: Yapıcı Eleştiri
Bir milletvekili, ekonomide alınan kararların halkın yükünü artırdığını fark eder ve Meclis kürsüsünde şöyle konuşur:
“Sayın Bakan, alınan son vergi düzenlemesi küçük esnafı zora sokmaktadır. Eğer alternatif çözümler düşünülmezse esnafımız ayakta kalamayacaktır. Bu noktada önerimiz, vergi yükünü azaltacak teşvik paketlerinin hazırlanmasıdır.”
Burada eleştiri vardır, ama aynı zamanda çözüm de vardır. Bakan bu sözleri düşmanlık değil, uyarı olarak görür ve meseleyi değerlendirir. Milletvekili alkış alır, devlet de yoluna daha sağlam devam eder.
Kurgu Örnek 2: Yıkıcı Eleştiri
Aynı konuyu başka bir siyasetçi şöyle dile getirir;
“Bu hükümetin yaptığı tek şey halkı ezmek! Bakanın vizyonu yok, liyakati yok, aklı yok. Bu kararlar milletin felaketi olacak!”
Burada eleştiri yoktur, yalnızca kişisel saldırı vardır. Çözüm önerisi sunulmadığı gibi, üslup da kırıcıdır. Bu tür sözler toplumun güven duygusunu sarsar, düşmanların işini kolaylaştırır. Çünkü halk, yöneticisine olan inancını kaybeder.
“Nezaketin olmadığı yerde eleştiri değil, husumet doğar.”
Eleştirinin Yanlış Üslubu: Tehdit mi, Hakikat mi?
Eleştirinin amacı hakikati göstermekken, üslup yanlış seçildiğinde hakikatin üstü örtülür. Bir öğretmen düşünün; öğrencisine “ yanlış yapıyor olabilir misin, bir de bu açıdan bakmayı dene” demesiyle, “sen beceriksizsin” demesi arasında dağlar kadar fark vardır. İlki yol gösterir, ikincisi yıkar.
Devlet adamlarına yapılan nezaketsiz eleştiriler de böyledir. Asıl konu kaybolur, kalan sadece kırgınlık olur. İşte o noktada bu artık eleştiri değil, itibarsızlaştırmadır.
“Yanlış üslup, doğru sözü bile zehirli kılar.”
Milli Birlik Üzerindeki Etkisi
Bir milletin bütünlüğü, sadece ordusunun gücüyle değil, halkının güveniyle sağlanır. Eğer devlet büyüklerine yönelik eleştiriler nezaket sınırlarını aşarsa, toplumun bir kısmı onları düşman gibi görmeye başlar. Bu, birlik duygusunu zedeler.
Düşünün ki bir kaptan gemiyi yönetiyor. Yolcular arasından biri kaptana “rotamız yanlış olabilir mi, şu yöne dönmemiz daha mı doğru olur sizce” derse kaptan bunu dikkate alır. Ama başka biri kalkıp “sen kaptan değil, cellatsın, gemiyi batırarak hepimizi öldüreceksin” derse ne olur? Yolcular panikler, güvensizlik doğar ve gemi içten içe karışır.
“Güveni sarsan söz, fitnenin kıvılcımıdır.”
Sonuç: Eleştiri Bir Sanattır
Eleştiri, milletin aklıyla kalbinin ortak sesidir. Aklı diri tutar, kalbi incitmeden yol gösterir. Nezaketi yitirdiğinde ise akıl körleşir, kalp kırılır.
“Eleştiri aklın terbiyesi, nezaket kalbin terbiyesidir; biri olmadan öteki eksiktir.”
O yüzden bizler, yöneticilerimizi eleştirirken su gibi olmalıyız: Sert kayaları bile aşındıran ama asla kirletmeyen… Çünkü su, hayat verir; çamur ise bulanıklık.
Unutmayalım!
Eleştiri yapılmazsa ilerleme olamayacağı gibi bu yapılırken nezaket unutulursa milli birlik diye bir şey de kalmayacaktır.