Kocaman insanların ufacık yalanları

Sanki dünya her sabah yeniden kuruluyor. Bu yılda ocakla başladı mesela

Sanki dünya her sabah yeniden kuruluyor. Bu yıl da Ocak’la başladı, mesela.

Artık küsmeler bitti. Kimse kimseye küsmüyor. O çocukluğumuzdan kalan saflığımız... İnsanlar genelde sevdiklerine küstüğü için, bu duyguyu tamamen rafa kaldırdılar. En iyi ihtimalle takipten çıkarıyor, unfollow + block ile sessizce uğurluyor. Hâlbuki küsmek çok naifti: “Sana kızdım, ama senden vazgeçmedim,” demenin en saf haliydi. Ve galiba... bitti.

Yale Üniversitesi’nde ünlü bir zaman yönetimi profesörü, bu konuyu ilk derste çok güzel bir şekilde anlatmıştır.

Hadi biz de konuk olalım o derse, bakalım neler olmuş…

Profesör derse girer. Bir elinde cam bir kavanoz, diğer elinde ise içi büyük taşlarla dolu bir torba vardır. Sessizlik sağlandığında, taşları teker teker kavanoza doldurmaya başlar. Kavanoz tamamen dolana kadar devam eder. Ardından sınıfa döner ve sorar:

— Bu kavanoz dolu mu?

Sınıfın büyük çoğunluğu “Evet,” diye yanıtlar.

Profesör bu kez kürsünün altına eğilir, küçük çakıl taşları dolu bir torba çıkarır ve dikkatlice büyük taşların arasına döker. Çakıl taşları, büyük taşların arasında kalan boşluklara yerleşir. Kavanoz tekrar dolunca yine sorar:

— Şimdi dolu mu?

Bu sefer sınıf durumu fark eder ve “Hayır,” der.

Profesör bir kova kum çıkarır ve onu da kavanoza döker. Kum, çakılların arasındaki en küçük boşluklara kadar dolarken, sınıf coşkuyla “Hâlâ dolu değil!” diye bağırır. Son olarak profesör, bir sürahi su alır ve yavaşça kavanoza boşaltır.

Ardından sınıfa döner:

— Bugünlük dersimiz bu kadar. Ne öğrendiniz?

Sınıf sessizdir. Ön sıralardan biri cesaret eder:

— Ne kadar yoğun olursak olalım, zaman yaratmak bizim elimizde.

— Yanlış, der profesör.

Eğer önce büyük taşları koymazsanız, sonra onlara yer kalmaz.

Yalanlar...
Bazı insanların yaşam tarzı hâline gelmiş.
(65–70 yaş, 40–43 yaş, 10–18 yaş... liste uzatılabilir.)
Sohbete renk katmak için bile yalan söyleyen insanlar var. Üstelik bunlar “koca koca insanlar.” Biz bu nesille gençlere, çocuklara yalan söylememeyi nasıl öğreteceğiz?

Yetişkininden olgununa, yaş almışından ihtiyarına herkes yalan söylüyor artık. Ve bu, gözlerinden, beden dillerinden belli oluyor. Ama biri çıkıp da “O dediğiniz gibi değil,” demiyor. Deyince de ya o an yok sayılıyor ya da konuşan kişi birkaç dakika sonra kendi söylediklerini çürütüyor.

Hey!
Ey gafiller! Kendinize gelin!
Sizin yetiştirdikleriniz nasıl olacak? Onlar nasıl çocuk yetiştirecek?

Küsün.
Kavga edin.
Bağırın, ağlayın, gidin, ayrılın, “Görüşmek istemiyorum” deyin.
“Yapmayacağım, gelmeyeceğim, sevmiyorum” deyin.
Ama dürüst olun.
Net olun.
Şeffaf olun.

İnanın, o zaman her şey daha güzel olacak.
Hayatınızı yalanlarla heba etmeyin.
Bir silkelenin, kendinize gelin.
Taşları doğru yerleştirin.
Her şey yoluna girecek.

Böyle yaparsanız daha az yalnız kalırsınız.
Aksi takdirde, hep yalnız kalacaksınız.
Benden söylemesi...

Yalanın ufağı, büyüğü, pembesi, beyazı yok.
Yalan, yalandır.

Şimdiden söylüyorum, ta buralardan yazıyorum:

Bu hafta birilerine küsmeyi düşünüyorum.
Bakalım anlayacaklar mı?

SON DAKİKA HABERLERİ

Elif Tarakçı Uzan Diğer Yazıları