Çoğunluğun İçinde misiniz?
“Benim gibi yedi milyar kişi olsa, siz kötü olurdunuz. Hepsi bu. Şanslısınız ki çoğunluğun içindesiniz” diyordu izlediğim dizide bir karakter. Duyar duymaz çok etkiledi bu söz beni. Neden mi?
Ben engelli bir insanım ya da sizin deyiminizle ‘özel gereksinimli birey’ veya daha basiti, ‘farklı’.
Normal neye göre belirleniyor bilmiyorum, ancak bildiğim tek bir şey var ki o da bu statüler tamamen insanların kendi uydurması.
Bunu sadece kendim için söylemiyorum, yanlış anlamayın. Maalesef bu kalıplandırmalar hayatımızın her yerinde var.
Mesela saçınızı ‘anormal’ bir renge boyadığınızı hayal edin; dışarı çıktığınızda alacağınız bakışları tahmin edebiliyorsunuz, öyle değil mi?
Kötü/iyi, güzel/çirkin, doğru/yanlış... Körü körüne inandığımız veya inanmak zorunda hissettiğimiz sınıflandırmalar…
Öyle ki bazen topluluğa uymak için beğendiğimiz dizileri, filmleri, kitapları hatta dinlediğimiz müziği bile belirtmeye çekinir olduk.
Peki, böyle mi olmalı? Cevap tabii ki koca bir HAYIR! Siz sizken harikasınız, sizken güzelsiniz, sizken değerlisiniz.
Yani çoğunluğun içinde misiniz bilmiyorum ama Allah sizi bugüne uyanmanıza değer görmüş; bugünü yaşamanıza, belki hayatınızda yolunda gitmeyen şeyleri bugün düzeltmenize...
Ve bana sorarsanız bu yeterince büyük bir şans.