Artık yazabilirim!

Çetin Çıldır

Çetin Çıldır

Tüm Yazıları

Yaz başıydı, dostum Naim İşeri ile Ulaşlı sahilde sohbet ediyoruz.

Peşpeşe birkaç soru sordu, dur dedim bu akşam ben soracağım.

Soru 1: Türkiye'nin çok büyük olacağından hiç şüphe duydun mu?

Cevap: Hayır, çok büyük olacak.

Soru 2 dedim: Bu yapıyla, bu iş dünyası, bürokrasi, medya, STK'lar, siyasi yapı hatta bu insanlarla olur mu?

Cevap: Olmaz!!!

Son Soru: Düzelme nasıl olur, aşağıdan yukarı mı, yukarıdan aşağı mı ?

Ama iyi düşün!!!

Cevap verdi: Aşağıdan yukarı.

Bir daha düşün aşağıdan yukarı kaç yılda düzelir?

Durdu, iki yüz yılda bile zor!!!

Ya devlet yukarıdan düzelirse, aşağıya ne kadar sürede sirayet eder!!!

Biraz sertleşir ise birkaç yılda.

Uzun süredir çok nadir yazıyorum, hatta Eylül’de YAZAMIYORUM diye yazı bile yazdım.

O yazıda;

Dünya ve ülkemiz çok önemli gelişmelere gebe görüyor ama yazamıyorum, demiştim.

Bu gördüklerimizi Haziran ayında Ahmet Akçaalan ile de paylaştık. Hemen hemen aynı şeyleri görüyorduk, hatta sürecin başlangıç tarihi de aynıydı Eylül, sadece sonu biraz farklıydı.

“Yazalım mı?” dedi, “Yazmayalım” dedim.

Aslında bir süre daha yazmayacaktım ama gazeteci refleksi ile daha fazla dayanamadı ve sosyal medyada yazdı.

Belki de zamanı geldi artık yazalım.

Yaz başında Ahmet gazetecilik içgüdüsü ile ben de her zamanki gibi Ulaşlı'dan denize bakarak benzer şeyleri konuşmaya başladık.

O dönemden beri zaman zaman bu sohbeti yapıyoruz, arada Gülşah Yücel de şahit oluyor.

Gördüğümüz büyük bir temizlenmenin ayak sesleri.

Hani iş dünyasından, siyasete, medyaya, futbola, hatta mason üstad-ı azamlara kadar uzanan bir süreçten söz ediyoruz ya;

Gördüğümüz,

Tüm operasyonlar ayrı ayrı görünse de sanki tek elden yapılıyor.

Bir kesim operasyonları siyasi buluyor ya, onlar bile bir süre sonra devlet operasyonu olduğunu anlayacak.

Olanlar daha başlangıç bile değil, 2026'nın sonuna kadar her geçen gün artan bir dozda devam edecek.

Gerekçe;

Devlet verdiği her kritik karar sonrası içerde ortalığın karıştırılmasına son vermek istiyor.

Dünyanın gittiği hatta gideceği yönü görerek içerdeki kırılgan yapı temizlenerek sağlamlaştırılacak.

15 Temmuz sonrası bugüne kadar yapılan içeriye sızdırılmış yapıların kaba temizliği idi.

2026 sonuna kadar ise beklediğim ince temizlik dönemi.

Eğer büyük devlet olacaksak, ki bu yolda büyük mesafe aldık, bu temizlik şart.

Eğer siyasi gözlükleriniz Türkiye'nin gittiği yönü anlamaya engel oluyorsa çıkarıp sadece son bir haftaya bakın.

İngiltere Başbakanı geliyor daha ayrılmadan Alman Başbakanının geleceği haberi geliyor.

Dışarıda gördüğümüz itibarın sebebi sadece bulunduğumuz yer değil, geleceğimiz yer.

Türkiye'nin mevcut yeri ve gittiği yönü onlar daha net görüyor.

2027 ve sonrası ise yeni bir dönem başlayacak.

Bir uyarı ile bitirelim;

Geçiş dönemi sancılı olacak ama mutlaka olacak.

Sonuçta ise, Devlet Bahçeli'nin meşhur sözünde ifade ettiği gibi;

Herşey değişecek, çok şey değişecek, inşallah Türkiye değişmeyecek.

İzleyin ve görün.

Bu konudaki ilk yazı için bu kadarı yeterli, biz de süreci izleyip zaman zaman yazarız.