Libya'da Olanları Unutmamak Lazım: Suriye Bölge İstikrarı ve Ekonomi İçin Bir Fırsat
Libya, 2011’de NATO ve ABD’nin müdahalesiyle Kaddafi rejiminin devrilmesiyle yeni bir döneme adım atmıştı. Ancak bu dönemin adı ne barış oldu ne de istikrar; tam tersine, Libya bir kaosun içine sürüklendi. ABD, rejimi devirmek için hızlı ve kararlı bir müdahale gerçekleştirmiş olsa da, sonrası için neredeyse hiçbir plan yapmamıştı. Bu plansızlık ve Libya’nın özgün dinamiklerini anlamayan bir yaklaşımla yapılan müdahale, ülkede bir güç boşluğu yarattı. Bu boşluk, farklı milis gruplarının ve dış aktörlerin sahaya inmesine yol açtı.
ABD’nin bu süreçteki en büyük hatalarından biri, Libya halkının ihtiyaçlarını göz ardı ederek kendi çıkarlarına odaklanmasıydı.
ABD’nin Libya’daki hataları oldukça açık: Hızlı ve plansız bir müdahale, toplumsal altyapıyı yok sayma, radikal grupların güçlenmesine yol açma ve ekonomik çıkarlarını merkeze alması. Özellikle petrol kaynakları, ABD’nin Libya’ya müdahalesinde önemli bir faktördü. Ancak müdahale sonrası bu kaynakların Libya halkının refahı için kullanılması sağlanmadı. Libya’nın siyasi ve ekonomik altyapısı yerle bir edilirken, ABD ve müttefikleri bu süreçte kalıcı bir çözüm üretmekten kaçındı.
Bugün Suriye’de yaşanan gelişmelere baktığımızda, ABD’nin Libya’daki hatalarının bir benzerini burada da yapma potansiyelini görüyoruz. Esad rejiminin sonunun gelmesiyle birlikte Suriye yeni bir döneme giriyor. Ancak bu yeni dönemin nasıl şekilleneceği, büyük ölçüde uluslararası aktörlerin tutumuna bağlı. ABD’nin özellikle Trump döneminde Suriye’ye yönelik politikaları, bu sürecin ne kadar kırılgan olabileceğini gösteriyor. Trump, Suriye’de askeri müdahaleyi azaltacağını açıklamış olsa da, bölgedeki petrol yatakları üzerindeki kontrolünü sürdürmek için farklı yollar denemekten çekinmedi.
Trump, "Petrolü korumak için oradayız" diyerek Suriye’ye olan ilgisinin insani değil, ekonomik çıkarlar üzerinden şekillendiğini açıkça ifade etmişti. Suriye’nin zengin petrol yatakları, ABD’nin bölgedeki askeri varlığının en önemli nedenlerinden biri haline geldi. Ancak bu yaklaşım, Suriye halkının ihtiyaçlarını ve yeniden yapılanma sürecini tamamen göz ardı eden bir perspektif sergiliyor. Tıpkı Libya’da olduğu gibi, burada da ABD’nin kısa vadeli çıkarlarına odaklanması, uzun vadeli istikrarı tehlikeye atabilir.
Esad’ın gidişiyle birlikte başlayan bu yeni dönemde, Libya’daki gibi bir güç boşluğu yaşanmaması için çok dikkatli bir planlama şart. Aksi halde, Suriye de yıllarca sürecek bir kaosa sürüklenebilir. Bu kaos, yalnızca Suriye için değil, Türkiye ve tüm bölge için de büyük bir tehdit anlamına gelecektir. Türkiye içinse bu yeni dönemin başka bir anlamı daha var: Suriyeli mültecilerin dönüşü.
Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesi, Türkiye’de toplumsal ve ekonomik dengeleri değiştirebilir. Yıllardır Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşayan Suriyelilerin geri dönüşüyle birlikte, başta büyük şehirlerdeki kiralar üzerindeki baskının azalması bekleniyor. Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kira fiyatları ciddi şekilde yükselmişti; onların ülkelerine dönmesiyle, bu bölgelerde yeniden bir denge oluşabilir. Ayrıca iş gücü piyasasında da önemli değişiklikler yaşanabilir. Özellikle düşük ücretlerle çalışan Suriyelilerin dönüşü, yerel iş gücüne yeni fırsatlar yaratabilirken bazı sektörlerde iş gücü maliyetlerini artırabilir.
Ancak dönüş, sadece Türkiye için değil, Suriye için de hayati önem taşıyor. Ülkede barış ortamının sağlanmasıyla başlayacak olan yeniden yapılanma süreci, Suriye’yi ayağa kaldıracak en önemli fırsat olacak. 500 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç duyulan bu süreç, başta inşaat, enerji, gıda ve lojistik gibi sektörlerde büyük bir hareketlilik yaratacak. Türkiye, coğrafi yakınlığı ve güçlü sanayi altyapısıyla bu süreçte önemli bir rol oynayabilir. Çimento, demir-çelik ve enerji altyapısı gibi alanlarda yapılacak iş birlikleri, hem Türkiye hem de Suriye ekonomisine büyük katkı sağlayabilir. Suriye’nin geleceği, sadece kendi halkı için değil, tüm bölge için kritik bir dönüm noktasında. Barış ve yeniden yapılanma süreci, doğru planlama ve iş birliğiyle hayata geçirilebilirse, bu yeni dönem bir kazan-kazan senaryosuna dönüşebilir.
Umarım, bu kez Libya’da yapılan hatalardan ders alınır ve Suriye halkı için daha aydınlık bir gelecek inşa edilir.