Gebze çöküşü, bir bina değil; Devlet-vatandaş sözleşmesinin Testi!
Devlet benim gibi düşünen insanlar için ana omurgadır.
Hatta bu sevgi karşılıksızlıktır, severken sevilmeyi beklemezsiniz.
Ancak temel nokta ise, “Özne İnsan, Nesne Devlettir"
Peki bu ne demektir?
Bu ifade, siyaset felsefesi ve hukuk teorisinde köklü bir ilkeyi özetler: Devlet, insanın hizmetkârıdır; insan ise devletin efendisidir. Yani, devletin varoluş amacı bireyi ve toplumu korumak, haklarını güvence altına almak ve refahını artırmaktır.
Yani devlet, bireyin mutluluğu, güvenliği ve özgürlüğü için bir araçtır.
Egemenlik halka aittir.
1924 Anayasası'ndan beri, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, bu felsefenin somutlaşmış halidir.
Şimdi bunu iyi anlayarak, anayasayı hatırlatarak devam edelim.
*
Gebze’de akşam oluyor,
Evinizdesiniz, ailenizle sıcak bir sohbet ediyorsunuz…
Gülüyor, eğleniyor, gelecek hayalleri kuruyorsunuz.
Sabah ise bir gürültü,
Binanız yıkılıyor.
5 kişilik aileden 4'ü hayatını kaybediyor.
Bir aile yok oluyor.
Bir deprem değil, bir afet değil…
Akıl almıyor, akıl…
Peşine ise 12 bina mühürleniyor, 45 aile tahliye ediliyor.
*
Devamı var,
Bina yıkılmadan önce metro inşaatıyla beraber evlerinde çatlaklar olduğu iddiasıyla CİMER'e şikayette bulunulmuş. CİMER ise yanıtında sürecin takip edildiğini bildirmiş.
Gebze Belediyesi’ne bilgi verilmiş…
Devamı var,
Binanın altında bulunan eczane sahibi kaymaları görüyor. Eczanenin sahibi müteahhit firmayı aramış.
Müteahhit de gelip belediyedeki yetkilileri arıyor. Belediyeden görevliler geliyor ve binaya bakıyorlar.
Tabi zeminin altında oluşmuş bir obruğu dışarıdan bir gözle görmek pek mümkün değil. Bu sebeple de herhangi bir işlem başlatmıyorlar.
*
Ya kardeşim aklım almıyor.
Batsın sizin siyasetiniz.
Yan apartmanda oturan vatandaş Sinan Tekin’in açıklamasını bir okuyun; "Olayın başlangıcı dış kapımızın örtülmemesi ve açılmamasıyla oluştu. Kapımızı elimizin kuvvetiyle zor bir şekilde itiyorduk, hatta kapı örtülmeyecek duruma kadar geldi. Bunlar, metro çalışmalarının sebebiyle oluştu, daha önceki zamanlar bu yoktu. Metroya olan uzaklık 10 metredir. Metro çalışması devam ettikçe çatlaklar çoğalmaya ve derinleşmeye başladı. Eşimle sabah namazına kalktığımız zamanda sesler 06.50 sıralarında şiddetlenmeye başladı ve biz dış kapıya yöneldik. Merdiven boşluğundan üzerimize toprak parçaları geliyordu. Evin içine tekrar dönerek kendimizi koruma altına almaya çalıştık. Olaydan sonra balkona çıktığımızda yan binanın yıkıldığını gördük. Ben çıkarken bizzat baktım ve binanın topraktan kaydığını gözlemledim."
Size bilimsel bir analiz paylaşayım İnşaat Mühendisleri Odası Gebze Temsilcisi Çağdaş Kara, Bilir ailesinden 4 kişinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin Nokta Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu.
Kara, “2 inşaat mühendisi ve 1 jeofizik mühendisini görevlendirdik. Biz de incelemelerimizi yaptık. Binada yapısal herhangi bir hasar yok. O dönemki deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde projelendirilmiş ve yapı denetim hizmeti almış. 2012 yılında yapı ruhsatı, 2013 yılında da yapı kullanım ruhsatı alan bir bina. Temelin altında obruk oluşmuş. Sorun da burada. Fakat bina metro güzergâhında kalan bir bina. Binanın altında 4 metre civarında bir obruk oluşmuş. Yani binanın temelinin altı boşalmış. Sorun da burada başlıyor. Bu obruk neden oluştu?”
Hala neyin savunması, neyin siyaseti…
Tek soru var.
Sorumlu kim kim?
Bu sorumlunun bulunmasını sağlayacak kurum da devlettir.
Milletin, vatandaşın bunu devletten bekleme hakkı vardır.
*
Adaletin ve güvenin yeniden inşası için hesap verilebilirlik şart…
Daha net yazayım;
Devlet, toplumun sarsılmaz güvenini korumak ve vatandaşın yürekten bağlılığını zedelememek için,
Gebze’deki bu yürek burkan bina çöküşünde yukarıdan aşağıya, tek bir istisna bırakmadan herkesi yargı huzuruna çıkarmalıdır.
Türk yargısı önünde hesap verebilen ancak görevine devam edebilmelidir.
Bu yazımın ana fikri ve sonucudur.
Normalleşmemeli, normalleştirmemeliyiz.
Gebze'deki bina çöküşünün bakanlıktan, müteahhitlerden, belediye yetkililerine kadar uzanan bir sorumluluk ağı var.
Devlete olan güveni, erozyona maruz bırakamayız.
Vatandaş, devletin "koruyucu" rolüne inanmak istiyor.
Sistematik sorumsuzluğun kökünü kazımak için neyi bekliyoruz?
Kamu vicdanı var be kardeşim…
Hep en alt kimse ona gidiyor.
Zincirin en altı ey müteahhit sana geliyor. Dün Kocaelispor başkanlığına adı geçen müteahhit lafım sana, seni başkanlığa hazırlayanlar kelleni almaya hazırlanıyor.
Oysa toplum, "küçük balık"ların cezalandırılıp "büyük balık"ların kurtulmasını kabul etmiyor.
Hesap verme, hatayı kabul ettirir ve iyileştirmeyi teşvik eder.
Yargı bağımsızlığı bunun anahtarıdır.
Çözüm; “Şeffaf Yargı + İdari Tedbir Kombinasyonu.”
Yargı süreci tamamlanana kadar, geçici görevden uzaklaştırma…
Suçlu bulunanlar, yasalara göre cezalandırılır.
Suçsuz olan masumiyet karinesi korunarak, görevine dönme hakkı tanınır.
Hepsi yargı noktasında hesap vermelidir.
Sonuç: Güvenin tekrar inşasıdır.
Gebze çöküşü, bir bina değil; devlet-vatandaş sözleşmesinin testidir.
Yukarıdan aşağıya hesap verme, bu sözleşmeyi yenilemenin anahtarı. Aksi takdirde, her yeni çöküşte biraz daha kopan güven bağı, sonunda telafi edilemez hale gelir.