Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Dr. Hikmet Erbıyık

Şükür

ŞÜKÜR: Sözlükte “yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak, iyilik edeni iyiliğiyle övmek; minnettarlık” anlamındaki şükr terim olarak “Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak durmak suretiyle nimetin gereğini yapma” şeklinde tanımlanmıştır (Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “şkr” md.; Lisânü’l-ʿArab, “şkr” md.; Fahreddin er-Râzî, XIX, 86).

Kuşeyrî, tasavvufun önde gelenlerinin şükrü “derin bir saygıyla nimet sahibinin iyiliğini anmak” diye tarif ettiklerini belirtir (er-Risâle, II, 489). Türkçe’de Allah’a karşı minnettarlık için şükür, insanlara karşı minnettarlık için teşekkür kelimeleri kullanılır.

Şükrün karşıtı küfrdür (küfrân) (nimeti inkâr etme, nankörlük). Şükür hamd (övgü) kavramına yakın bir anlam taşımakla birlikte hamdin kapsamı daha geniştir. Nitekim bir kimse hem iyilikleri hem güzel nitelikleriyle övülür; şükür veya teşekkür ise sadece iyiliklere karşı gösterilen minnettarlığı anlatır (İbnü’l-Esîr, II, 493).

Râgıb el-İsfahânî üç türlü şükürden bahseder. Nimeti hatırda tutmak kalple şükür, nimeti vereni övgüyle anmak dille şükür, nimet sahibine lâyık olduğu şekilde karşılık vermek organlarla şükürdür. Ona göre Sebe’ sûresinin 13. âyetinde geçen, “Ey Dâvûd ailesi! Şükür için çaba gösterin” meâlindeki ifade ile şükrün bu üç çeşidine işaret edilmiştir. İsfahânî diğer bir açıdan şükrü yine üçe ayırır. Kendinden üstte olana şükür hizmet, övgü ve dua ile, aynı seviyede olana iyiliğe iyilikle karşılık vererek, aşağı seviyede olana ise onu ödüllendirmekle olur (el-Müfredât, “şkr” md.; eẕ-Ẕerîʿa ilâ mekârimi’ş-şerîʿa, s. 279).

Kur’ân-ı Kerîm’de şükür kelimesi ve türevleri yetmiş beş yerde geçmektedir. Bunların çoğunda Allah’ın nimetleri ve ihsanlarından söz edilmekte, dolayısıyla insanların Allah’a şükretmesi gerektiği bildirilmekte ve şükredenlere verilecek mükâfatlar anlatılmaktadır. Neml sûresinde (27/40) Hz. Süleyman’ın dilinden, “Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem sahibidir” buyurulmaktadır. Fahreddin er-Râzî’ye göre bu âyette şükrün faydasının Allah’a değil kula yönelik olduğu ifade edilmektedir. Zira kul şükrederek Allah’a olan minnet borcunu ödemiş olur, ayrıca şükrettiği için O’ndan daha çok nimet umabilir (Mefâtîḥu’l-ġayb, XXIV, 198). Nitekim diğer bir âyette Allah’ın şükredenlere nimetini arttıracağı belirtilmektedir (İbrâhîm 14/7).

Fahreddin er-Râzî, maddî ve mânevî olmak üzere iki türlü nimetten bahsederek söz konusu artışın her iki nimet çeşidini kapsadığını söyler. Çok şükredenlerin daha fazla maddî nimet elde ettikleri görülmektedir. Mânevî nimetin artışına gelince bu nimetin zirvesi Allah sevgisidir. Allah’ın nimetlerine nâil olan kul sürekli O’nun lutufkârlığı ve nimetlerinin çeşitliliği üzerinde düşünür, bu sayede Allah’a olan sevgisi artar. Daha sonra nimetle ilgilenme düzeyini aşarak nimetin sahibine yükselir, ilgi ve sevgisini O’na yöneltir. Böylece şükür mânevî nimetlerin çoğalmasını da sağlamış olur (a.g.e., XIX, 85-86). Râzî’nin bu açıklamasını daha önce Ebû Bekir eş-Şiblî, “Şükür nimeti değil nimeti vereni görmektir” şeklinde özetlemiştir (Kuşeyrî, II, 492). Âyetlerde Allah’ın insanlara bahşettiği maddî ve mânevî nimetler arasında (meselâ bk. el-Mâide 5/6; en-Nahl 16/14; el-Hac 22/36) çeşitli kusurlarına rağmen onları bağışlaması (el-Bakara 2/52), onlara yardım etmesi (el-Enfâl 8/26), kurtarıcı âyetler göndermesi (meselâ bk. el-Mâide 5/89), duyu ve idrak yeteneği vermesi (en-Nahl 16/78; el-Mü’minûn 23/78; es-Secde 32/9) gibi nimetler sayıldıktan sonra, “Belki şükredersiniz” ifadesiyle nimetin verilişinin insanlar için şükür konusunda bir sınama olduğuna vurgu yapılır.

Hz. Süleyman böyle bir sınavdan geçtiğini belirtmiştir (en-Neml 27/40). Aynı ifadeler nimet sahibine şükretmenin ahlâkî bir ödev olduğunu gösterir. Nitekim bazı âyetlerde Allah’ın lutufları sayılarak, “Ne kadar az şükrediyorsunuz! Fakat insanların çoğu şükretmez; hâlâ şükretmeyecekler mi?” gibi ifadelerle bu ödevi ihmal edenler uyarılmaktadır (meselâ bk. el-A‘râf 7/10; Yâsîn 36/35, 73; el-Mülk 67/23). (1)

  • TDV İslâm Ansiklopedisi-39. Cild, sayfa 259-261, İstanbul-2010.

Bütün canlı mahlukat içinde en fazla maddi ve manevi nimete mazhar insanoğludur. Bu hususta şükrün önemini daim hatırda tutma arzusuyla biz de şükür hakkındaki duygularımızı aşağıda belirtilen dizelerle ifadeye gayret ettik:

ŞÜKRÜNÜ  MÜDÂM  EYLE

Her  ne  hal  içindesin şükrün  eyleyip  müdâm

Hamd  ile  ömrünü  sür  bu minvalde berdevam..

Ey ihvan  derhâtır  et  şükrün  çok  envâı  var

Kalbin   hissiyatını       edemez    lisan   izhar..

 

Düşünüp  fikreyle   sen  bir   amî’nin    şükrünü

Hem  ehl-i   kalb   velî’nin   derin   tefekkür’ünü..

Derk   eyle   ihsan   olan    vüs’ati’ni    niâm’ın

Temaşa   zevkine   var    ezhar’da   insicâm’ın..

 

Rabb’in    inayetiyle    Ya  Hu  deriz  her  nefes

Çok derin  şükredelim  vâr  oldukça  ten  kafes..

 

Çıkarız   dağlara    biz    seyr-ü   imtidâd   olur

Bu zevk-ü tenezzühle  şükrümüz  müzdâd olur..

 

Bir  zaman  gurbetlerde   ne  acılar  yaşadık

Şükür ki   vuslat  erdi  biz   maksûda  ulaştık..

Ref  eyle  Rabb-i Rahim   günah  elemlerini

Hayırla   yâd   edelim    şebâbet    demlerini..

 

Vakti   kıymettar etsin  salih  ameller  dâim

Ya  Rabbi!  Kereminle  bizi  eyle  müstakim..

Hamdülillah bin  şükür   bunca  mebzul  ihsan’a

Her  lâhza  hamd   ederiz   iman   ve   itmînan’a..

Hikmet Erbıyık, 27.05.2023

LÜGATÇE: Müdam:devam eden, süregelen,  Minval: Hal, vaziyet,  Berdevam: Bir işte bir faaliyette devam etme. Derhâtır  et: Hatırla, hatırda tut, Envâ: Çeşitler, türler,.. Hissiyat: Hisler, duygular,….İzhar: Açığa çıkarma, açıklama

Amî: Halkın alt tabakasından, eğitimli olmayan kişi,   Ehl-i   kalb   velî: Gönlü zengin, duyguları üst düzeyde olan bir veli, kalbin saflığı ile Allah CC rızasını kazanmak isteyen veli, ….Tefekkür: Allah’a CC karşı şükrünü hatırlamak ve nimetlere şükretmek için derin düşüncelere dalmak, bu hususta zihnen odaklanmak,…

Derk eyle: Anlamaya çalış,   Vüs’at: Genişlik, kapsam, kaplama alanı,… Niâm: Bizlere verilen nimetler, ihsanlar,..  Temaşa: Gözlem yapmak, zevk alarak izlemek ,   Ezhar: Çiçekler, İnsicam:Yaratılıştan gelen mükemmel uyumlu hal, estetik düzen ve güzellik,… Ten  kafes: İnsan vücudu,..

Seyr-ü  imtidâd: Sürekli izlemek,  imtidad: Süregelen , devam eden

Zevk-ü tenezzüh: Dinlenerek, etrafı izleyerek alınan alınan zevk, Müzdâd: Artma, çoğalma, ziyadeleşme,… 

Vuslat : Kavuşmak, dosta, sevgiliye ulaşmak,…Maksûd: Maksat gaye, amaçlanan yer,…Ref  eyle: Kaldır, uzaklaştır,…Yâd   edelim: Hatırlayalım, analım,…   Şebâbet demleri: Çocukluk zamanı, çocukluk ilk gençlik devirleri,….

Müstakim: Doğru yolda olan, Allah CC nın emrettiği yolu ve amelleri takip eden, en doğru en sağlam çizgide olan,… Mebzul: fazla miktarda, bol miktarda,… Lâhza: an, dakika   İtmînan: İç huzûru, gönül rahatlığı, tatmin olmuşluk hâli,..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER