Mehmet Ali Elma’dan haddehane yorumu: Kent suçları dediğimiz projelerden birisi!
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı Mehmet Ali Elma, Yıldız Demir Çelik tarafından Kartepe’de yapılmak istenen haddehane projesine yönelik çıkan ÇED olumlu raporu hakkında Nokta TV’ye dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Nokta TV Genel Yayın Yönetmeni Gülşah Yücel Ay ve Nokta Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cansu Kızılkaya’nın hazırlayıp sunduğu Gündem Üçgeni programının konuğu bu hafta TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı Mehmet Ali Elma oldu. Gerçekleşen yayın kapsamında kent gündemine dair önemli başlıkları değerlendiren Elma, Yıldız Demir Çelik tarafından Kartepe’de yapılmak istenen haddehane projesine ilişkin çıkan ÇED olumlu raporu hakkında da konuştu.
“KENT SUÇLARI DEDİĞİMİZ PROJELERDEN”
Söz konusu proje hakkında yaptığı detaylı değerlendirmede Elma şu ifadelere yer verdi: “Kent suçları dediğimiz projelerden birisi bize göre. Çünkü tesisin tüm proseslerine baktığımızda mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı anlamında da birçok sıkıntı yaratacağı süreçler var. ÇED olumlu kısmıyla aslında daha önceki ÇED sürecinin başlangıcında olan yeniden ayrı bir dosya açıldı. Tekrardan benzer bir süreci yaşamak üzerine. O da işte yine torba yasalar içerisinde çıkartılmış olan bir yasa gereği böyle bir şey açtılar. Yani ilgili bakanlık tarafından yürütüldü ve doğal olarak da buradan ikinci bir ÇED dosyasının açılmasına onay çıktı.
“YILDIRMA POLİTİKASI”
Mevcuttaki ÇED’e karşı olumsuz dava kazanıldı. Aslında kazanılmış bir davaydı. Danıştaydan geri döndü. Haklı olduğumuz zaten kanıtlandı. Bizim dönüş sebebi de şu; Bilirkişi çelişkisi diye ilk kazanmış olduğumuz dava tekrardan geri iade edildi. O dava devam ederken öbür taraftan yeni bir ÇED tekrardan başlatıldı. İşte o ÇED olumlu çıktı. Yani tekrar ÇED süreciyle ilgili toplantılar yapılacak. Yine bölge halkıyla toplantı yapılacak. Bununla ilgili biraz yıldırma politikası gibi de geliyor bana. İnsanları sürekli başka şeylerle meşgul etmek gibi bir süreç. Şimdi yeniden tekrardan başka bir ÇED süreci başlayacak.
“KAMUOYUNDA HADDEHANEYE İZİN VERİLDİ ALGISI OLUŞTU”
Biraz kamuoyunda, “Artık yapıyorlar, haddehaneye izin verildi, haddehane yapılacak, edilecek” algısı oluştu. Dediğim gibi ilk bizim açmış olduğumuz yani bizim derken tüm kentteki bu konuda duyarlı olan milletvekilleri de açmıştı o dönem. CHP'li milletvekilleri de dava açmıştı. O dava kazanılmıştı. Dediğim gibi Danıştay'dan geri döndü. Dönmesinin gerekçesi de bilirkişiler çelişkinin olduğuyla ilgili bir gerekçeyle geri iade edildi.
“SÜRECİN TAKİPÇİSİYİZ”
Öbür taraftan yeni bir ÇED sürecinin başlangıcıyla ilgili şu an mücadelemiz başladı. Bizler de Akademik Odalar Birliği olarak zaten sürecin takipçisiyiz. Bununla ilgili de yine yakın zamanda hem basın açıklaması gerçekleşeceğiz hem bilimsel ya da teknik yönleriyle ilgili ÇED raporunu da inceledikten sonra ona göre kamuoyunda bilgilendirecek bir çalışma yürüteceğiz. Dava süreci başladı. 17 Kasım'da son. Şimdi yine bizim Mimarlar Odamız bununla ilgili davasını açıyor. Onun dışında muhtemelen yakın zamanda Baro ve bizler de sürece zaten Akademik Odalar Birliği olarak müdahil oluyoruz.
“ÇED OLUMLU VE İŞTE DİREKT HADDEHANE BAŞLAYACAK DİYE BİR ŞEY YOK”
Henüz, “ÇED olumlu ve işte direkt haddehane başlayacak” diye bir şey yok. Mücadele var, dayanışma var. Yani tüm kentteki bu konuda duyarlı olan bütün vatandaşlarımızla dayanışma içerisinde olacağız. Bölge halkıyla birlikte toplantılar yapacağız. İlçe belediye başkanlarını gezdik. Kartepe ve İzmit Belediyesi tam orta noktada olduğu için İzmit'i de, Kartepe'yi de ilgilendiriyor. Büyükşehir Belediye Başkanına da özellikle bu konuyla ilgili de ziyareti gerçekleştirmiştik. Mülki amirleri en azından gezdik. Yakın zamanda vali beyle de görüşeceğiz.
“SANAYİNİN TAMAMINA KARŞI DEĞİLİZ”
Biz sanayinin tamamına karşı değiliz tabii. Yani mühendislerin, mimarların sanayiye karşı olduğu bir yer konuşulamaz. Biz sanayileşmeyi savunan insanlarız. Ama doğru şekilde, doğru teknolojide, doğru yere… Dünyanın yüksek teknolojik ürünler ürettiği bir yerde bizim gelip ağır sanayinin özellikle dünyanın hurdasının çöpün toplanacağı bir tesisin ve böylesi bir yerde turizm en görünür olduğu bir yerde ve tarım alanlarının olduğu bir yerde ve sulak alana en yakın bir bölgede yapılıyor olmasını zaten doğru bulmuyoruz.
“BÜTÜN CANLILAR İÇİN ZARARLI OLABİLECEK BİR SÜRÜ GAZ ÇIKACAK”
Bölgede bir sürü hayvancılıkla uğraşan insanlar var. Onlar da etkilenecek. Bu sadece bir tesis yaptığınızda o tesisten çıkacak egzoz emisyonu olmayacak. Bu yüzden hep bütüncül, kümülatif bakmak gerekiyor. Bölgemizde bir sürü ağır sanayi var. Bulunduğumuz bölge zaten sanayi tesislerinin en yoğun olduğu yer. Burada da çıkacak olan egzoz emisyonları ile birlikte aslında halk sağlığı anlamında da bütün canlılar için zararlı olabilecek bir sürü gaz çıkacak. 4 milyon ton üretim yapacak yılda. Şu anda ÇED raporunda özellikle belirtilen ve işletmenin kendince belirlemiş olduğu kapasitesi yılda 4 milyon ton.
“TRAFİK İÇİN CİDDİ BİR YÜK”
Aslında Ereğli Demir Çelik'e bakabiliriz. Yılda 5 milyon ya da 5,5 milyon ton kapasiteli bir tesis. Neredeyse koca bir kent gibi. Üretim yapmayalım demiyoruz. Çelik üretimi yapan aslında birçok yer var bölgemizde. Niye ısrarla tekrardan bir çelik tesisi yapılmaya çalışılmasında anlam veremiyoruz. Yılda 4 milyon ton çelik üretimi yapan bir tesisin günde 850 ila 1000 tane kamyon ve TIR’ın sürekli hammadde getirmesi, çıkan ürünü götürmesi gibi bir şeyle karşı karşıyayız. Biz de bunları benzer tesislerden örnekleyerek bu sayıları çıkarttık. 850 ila 1000 tane sadece kamyon ve TIR. Beraberinde orada çalışacak personel, oraya girecek taşeron firmalar hizmet alacakları firmalar, günlük neredeyse 2000'e yakın aracın tesise girmesi, çıkması demektir bu. Trafik için ciddi bir yük.
“BURALARIN DENETİMİNİ YAPMAYAN KİŞİLER Mİ BU SORUMLULUĞU ALIYOR ŞU ANDA?”
Bunu söyleyeceklerdir mutlaka; Son teknolojik şeyleri kullanıyoruz. Bütün filtrasyon sistemleri olacak. Bilime, tekniğe uygun sistemle tesis edeceğiz. Toplumu inandırmaya çalışacak. Ama denetim mekanizmamızın ya da bu kamu kurumunun başındaki arkadaşların zaten mevcuttaki sorumluluklarını yerine getiremediklerini Dilovası’nda, Bolu Kartalkaya'da, Soma'da, Hendek Havai Fişek’te, Oba Makarna'da yaşadık. O kadar çok örneği var. Yani o tesisler de kurulurken, “Son teknolojiyi kullanacağız. Gerekli önlemleri alacağız. Filtrasyon sistemlerini kuracağız” dediler. Şimdi böylesi bir tesis için kim yapacak bunun denetimini? Buraların denetimini yapmayan kişiler mi bu sorumluluğu alıyor şu anda? Bu da doğru gelmiyor bize.
“İNSANLARIN GENETİK YAPISINDA DEĞİŞİKLİKLERE SEBEP OLAN BİR GAZ”
Tarım alanının üzerine böyle bir tesisin kuruluyor olması hiçbir şekilde vicdan el vermiyor. Yakının da hayvancılıkla uğraşan bir sürü insan var. Turizm bölgesi olması daha farklı bir şey. Ulaşımla ilgili yaşanacak sorun ayrı bir şey. Ve beraberinde çevre kirliliği anlamında da çıkacak olan karbon emisyonları bu tesis kurulduktan sonra özellikle elektrikli ark ocakları kullanılacak. Bu ocaklar en çok çıkacak olan gazlardan ve kimyasallardan birisi. Sağlık emekçilerinin özellikle Tabipler Birliği'nin hepsinin uyarıları var. Furan ve dioksin insanların genetik yapısında değişikliklere sebep olan işte biyolojik yapısında değişikliklere sebep olan bir gaz. Yani bunu teneffüs edeceğiz. Tesis kuruldu. Hemen 3 gün, 5 gün sonra ya da bir ay sonra, bir yıl sonra, 2 yıl sonra hemen hastalanacağız anlamına gelmiyor. Yıllara vurduğunuzda aslında 5 yıl sonra, 10 yıl sonra, 15 yıl sonra o bölgedeki insanın sağlık açısından çok problem yaşayabileceği bir süreç.
“O RADYOAKTİF MALZEME SAĞA SOLA SAÇILACAK”
4 milyon ton kapasitede bir işletmeyi besleyebilmek için hurdaya ihtiyacı var. O hurda nereden gelecek? Yüzde 70'i yurt dışından gelecek. Yurt dışından gelecek hurdanın denetimini nasıl yapacağız? Şu anda Ortadoğu'da savaşlar var. Ukrayna Rusya savaşı var. Birbirlerine attıkları bombalardan oluşan o hurdaları toplayacaklar. Limanlara gelecek. Limanlardan taşınacak. Araçlarla kamyonlarla, tırlarla yüklenecek. Ondan sonra tesise getirilecek. Sadece o taşımada bile hatta denizimizin kirlenmesinde bile o atılan bombaların radyoaktif malzemelerin, dünyanın çöpü diyelim daha doğrusu. Gerçekten çöp toplayacağız. Bunlar limana gelecek. Limanda toplanacak. Ondan sonra araçlarla buraya sevk edilirken bile bizim mevcut karayolunda hani kendi aracımızda ya da otururken bir yerde işte bir çay bahçesinde başka bir şeyde otururken hakim rüzgar etkisiyle bile o toz, o radyoaktif malzeme sağa sola saçılacak. Bunun önlemini nasıl alacaksınız? Denetimini nasıl yapacaksınız?
“YAPTIĞIMIZ HESABA GÖRE YILDA 1 MİLYON METREKÜP SU TÜKETECEK”
En çok su tüketimi olacak bir tesisten bahsediyoruz. Ve bizim yaptığımız mühendislik hesabına göre yılda 1 milyon metreküp su tüketecek. Hangi suyu nereden, nasıl kullanacaksınız? Bir taraftan, “Sapanca Gölü kurumaya başladı” diyoruz. Bu taraftan, “Yuvacık Barajı’nda su kalmadı” diyoruz. Su kaynaklarından bir tanesi de Kandıra'daki çöp tesisinin yapılması beklenen lokasyonda da ciddi derecede bir su havzası orası aslında. Yani gidip bölgede sadece geçseniz bile göreceksiniz işte birçok noktadan işte suyun çıktığını ve bu suyun bir şekilde bölge halkı tarafından hani en azından kullanabildiklerini kullanıyor. Bunun haricinde tankerlerin gelip dolup yapıp ihtiyacı olan kişilere dağıttığı bir yer ki su şu anda yeterli gelmiyor bize. Yani böylesi bir tesis yaptıktan sonra bu su tüketimi ile ilgili de ne üreteceksiniz? Nasıl yapacaksınız? Gri su kullanımı gibi süreçler var şu an gündemde. Ama daha biz o süreçlere gelebilmiş teknolojiye, o sürece gelmiş deneyimde değiliz. Oralara gelmek için herhalde çok şey söylenir de çok ekmek yememiz lazım.”